5 Ağustos 2012 Pazar

CYPRUS



   Sardunya ve Sicilya'dan sonra Akdeniz'in 3.büyük adasıdır.Şimdi öyle bir yer düşleyin ki,mavi suların serinliğinde hayatın tadını çıkartırken anavatanınızın kokusu çok yakınınızda olsun.Öyle bir çevre hayal edin ki tarihin dokusunda milliyetinizle gurur duyun.Öyle bir doğa düşünün ki,renklerin en saf hali sizi hayran bıraksın.İşte bunların hepsi,kendinizi vatanınızda hissedeceğiniz Kıbrıs'ta...
   Bir diğer ayrıntı da;Lefkoşa, hem Rum hem de Türk tarafının başkentidir.
  






   Kıbrıs'ın Türkler tarafından tercih edilme sebeplerinin başında ılıman iklimi ve müthiş denizi geliyor.Özellikle yaz turizmi için Türkler'in vazgeçemediği nadir mekanlardandır.Lüks otelleri,uzun ve temiz sahili,plajları ve masmavi denizi ile Kıbrıs her yaz nüfusunu ikiye katlamayı başarıyor.Mayıs-Ekim ayları arasında suyun ortalama sıcaklığı 24 derece civarındadır ki bu da Kıbrıs için uzun bir yaz dönemi demektir.
   Kıbrıs bütçesinin dörtte biri üniversitelerden,geri kalanın tamamı turizm.Ki turizm büyük ölçüde geliri casino'lara borçlu.
   Bakır çıkıyor.Tarım pek yok.Susuzluk epey büyük bir sorun....





   Girne'de kaleyi mutlaka görün.Etrafı cafe ve publarla dolu.Sıcak-soğuk birşeyler içip,teknelere karşı keyif yapabilirsiniz.Girne içerisinde mağazalar var fakat pek alışveriş yapacağınızı sanmam:)







       Barbarlık müzesi; benim etkilendiğim yerlerden biri.1963 Rum katliamının yapıldığı ev.
Bu evde,Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı Doktoru Binbaşı Dr. Nihat İlhan'ın eşi ve üç çocuğu ,Binbaşı'nın Alayda ki görevinde olduğu sırada,korunmak için sığındıkları banyo odasında Rumlar tarafından acımasızca şehit edilmişlerdir.





   Boğaz şehitliği 1974 yılında kurulmuş.20/07-16/08 1974 tarihleri arasında Kıbrıs Barış Harekatı sırasında şehit olan tüm subay,astsubay ve erler burada yatmaktadır.2001'de restore edilerek yeni haline kavuşmuştur.




   St. Barnabas Manastırı Magusa'da dır.St. Barnabas Salamis'te doğmuş ve yahudi bir ailenin oğlu.Kudüs'te eğitim gördükten sonra Kıbrıs'a geri dönmüş ve St. Paul ile çalışmaya başlamış.Bu faaliyetlerden sonra vatandaşlar tarafından öldürülmüş ve cesedi denize atılmak üzere bir bataklığa saklanmış.Öğrencileri ise olayı izleyip cesedi bir mağaraya gömmüşler ve göğsüne de St. Mathews'in bir incilini koymuşlar.Cesedin yeri bilinmediğinden uzun süre gizlii kalmış.432 yıl sonra bir piskopos,cesedi rüyasında gördüğünü ve açılmasını söylemiş.Mezar söylendiği yerde açıldığında göğsünde incili görünce onun St. Barnabas olduğunu anlamışlar.Dönemin imparatoru mezarın olduğu yere bir manastır inşa edilmesi için çalışmalar başlatır.Manastır şuan çok zengin ikon koleksiyonuna sahip.




   Salamis Harabeleri;11. y.y'da kurulan Salamis kenti o dönemde çok zengin bir kentmiş.Fenikelilerle sıkı ticaret ilişkileri varmış.Bir dönem persleri sonra da İskender'in egemenliği altınagirmiş.İskender öldükten sonra Efes,Antakya gibi bir önemli merkez haline gelmiş.Daha sonraarı limanın dolması önemini yitirmiş ve yok olup gitmiş...





   Bellapais Manastırı;Beş parmak dağlarının  eteğinde bir kayalık üzerinde kurulmuş olan manastırın bugün kü adı Fransızca "Abbaye de la Paix"den (Barış Manastırı) türemiştir.Manastır,gotik sanatın bir şaheseri ve Yakın Doğu da ki en güzel örneği olarak bilinmektedir.
   Manastır'ın ortasında ki avlunun dört yanını çeviren revakalar ve yemekhane  Kral IV. Hugh döneminde yapılmıştır.Ada Osmanlıların eline geçtikten sonra bina Yunan Ortodoks Kilisesi'ne verilmiştir.Bellapais Manastırı,bir kapı ve ön avlu ile başlar.Kapının kulesi daha sonra yapılmıştır.Bu avlunun öteki ucunda ki kilise,manastırın günümüze en iyi durumda ulaşmış kısmı olup 13. y.y'dan kalmadır.Ön yüzünde görülen İtalyan üslubundaki freskler daha sonra 15. y.y'da yapılmıştır.
   Manastırın ortasında çevresi revaklı bir avlu bulunmaktadır.Bir köşede üst üste duran Roma döneminden kalma iki mermer lahit,bir zamanlar rahiplere lavabo vazifesi görmüştür.Lahitlerin arkasındaki kapıdan yemekhaneye geçilir.




   Kapının mermer üst sövesinin üzerinde sırayla Kıbrıs,Kudüs ve Lüzinyan krallıklarının armaları asılıdır.Geniş dikdörtgen şeklinde tonozlu bir salon olan yemekhane gotik sanatın kusursuz bir örneği olarak kabul edilmektedir.Gündüz deniz tarafındaki altı büyük ve doğu duvarındaki gül pencereden ışık almaktadır.
   Papazlara yemek yedikleri sırada vaaz vermek için kullanılan kürsü hala yerinde durmaktadır.Batı duvarında ki kapı,alt kattaki mutfak,mahzen ve tuvaletlere inen merdivene açılır.






   Orta avlunun doğusunda rahiplere ayrılan yerler ve meclis odası bulunur.Manastırın idari işleri meclis odasından yürütülürdü.Gotik taş işçiliğinin başarılı örnekleri kabul edilen dış kabartmalarının arasında,sırtında bir merdiven taşıyan adam,iki deniz kızı arasında bir adam,kitap okyan bir kadın,iki vahşi hayvanın saldırdığı bir adam,tesbihli bir kadın,dallarında bir kedi ve bir maymun olan armut ağacının altında kalkanlı bir adam ,pelerinli bir rahip gibi figürler göze çarpmaktadır.Meclis odasının ortasındaki sütunun erken dönem bir Bizans kilisesinden geldiği sanılmaktadır.
   Rahiplerin yatakhaneleri çalışma odalarının üst katında yer almaktaydı.Yine üst katta ve kuzeybatı köşesinde küçük bir hazine odası vardı. 








    Kybele Restaurant;Bellapais Manastırı ile iç içe geçmiş olan Kybele Restaurant'ın zarif ve şık bahçesinde düğünler,organizasyonlar'da yapılıyor.

 




     Yazın ziyaret edenler,bahçesi ve teras barıyla Kıbrıs adası'nın Akdeniz'den feyz alınmış kokusunu da içlerinde hissediyorlar.
Yaz-kış hizmet veriyor.İlkbahar'ın yaza bağlandığı uzun Akdeniz akşamlarında ve sonbahar'da uluslararası nitelikteki Bellapais Müzik Festivali ve Kuzey Kıbrıs Müzik Festivalleri'nin düzenlendiği bu mevsimlerde dünya çapındaki müzisyenleri de ağırlıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder